Aile Yapıları

Aile Yapıları

Aile Yapıları:

Her kültürün kendine özgü çocuk yetiştirme tutumu vardır. Çocuk yetiştirme tutumu kültürden kültüre farklılık gösterdiği gibi, o toplumdaki aileler arasında da farklılık gösterebilir. Bir toplumun, her sosyo-ekonomik grubun kendi kültürüne, hayat inancına ve kendi değerler sistemine sahip olduğu, farklı sosyal sınıflardaki ebeveynlerin farklı çocuk yetiştirme tutumu, farklı ödül ve ceza anlayışı ile çocuklarını yetiştirdikleri söylenebilir ( Kulaksızoğlu 2015: 117).

Bireylerin problem çözme yeteneklerinin gelişmesini sağlayan beceri ve alışkanlıkların kazanılmasında, ailenin önemi oldukça büyüktür (Eroğlu, 2001). Şüphesiz ki bireyin dengeli ve uyumlu bir kişilik yapısına sahip olması, içinde yetiştiği aile ortamının niteliği ile yakından ilişkilidir. Bu nedenle bireyin psiko-sosyal gelişimini etkileyen en önemli faktörlerden bir tanesi anne-baba tutumlardır (Eldeleklioğlu ve Kuzgun, 2005).

Farklı aile yapıları farklı anne-baba tutumlarını doğurmuştur. Şimdi çok yaygın olarak karşılaştığımız anne-baba tutumlarını ve farklı aile yapılarının koçluk sürecine kattığı olumlu-olumsuz etkilerin neler olduğunu inceleyeceğiz:

1-Eşitlikçi ve Demokratik Anne-Baba Tutumu:

Çocuklarına karşı demokratik bir tutum gösteren ebeveynler, çocuklarını bir birey olarak kabul eder ve onların bağımsız bir kişilik geliştirmelerini sağlarlar. Çocuklarına karşı saygılıdırlar. Çocuklarıyla ilgili kararları kendi başlarına almazlar, çocuklarına aile içinde eşit haklar tanırlar. Çocuklarının özgür bir şekilde gelişmesine, yeteneklerini en üst düzeyde açığa çıkarmasına ve kendini gerçekleştirmesine izin verirler. Eşitlikçi ve demokratik aile yapısında ebeveynler çocuklarına sevgi gösterir, değer verir ve bunu onlara hissettirirler. Anne-babaların ortak olarak aldıkları kurallar ve sınırlar vardır. Bu kuralların mantığı çocuklara anlatılır ve çocuklar sınırlar dahilinde özgür bırakılır. Dolayısıyla eşit ve demokratik bir aile yapısında yetişen bireyler, küçük yaştan başlayarak sorumluluk almayı öğrenirler. Sorumluluk bilinci gelişmiş, fikirlerini rahatça dile getirebilen, kendine ve diğer insanlara karşı saygılı, kendini geliştirmeye önem veren, yaratıcı, sosyal, güven duyguları gelişmiş ve özdeğer kavramına sahip bireylerdir (Kulaksızoğlu 2015: 118-119). Elmacıoğlu’na (2007: 83) göre, ergenlik döneminde gençlerin anne-baba desteğine çok ihtiyacı vardır. Ancak destekleyici hür ve demokratik bir aile ortamında gençler sağlıklı bir kişilik oluşturabilir. Bu sebeple, ebeveynler çocuklarının sağlıklı bir kişilik oluşturabilmesi için onlara hür ve demokratik bir aile ortamı sağlamalıdır.

Steinberg (2007), demokratik aile yapısında olan ebeveynleri ‘açıklayıcı otoriter’ olarak adlandırmıştır. Ona göre; sıcak ancak disiplinli olan açıklayıcı otoriter ana-babalar, çocuğun davranışlarına ilişkin standartlar koyar, çocuğun gelişim gereksinimlerine ve yeteneklerine uygun beklentiler geliştirirler. Özerkliğe önem vermelerinin yanı sıra çocuğun davranışlarına ilişkin son sorumluluğu üstlenirler. Bu tutuma sahip olan ana-babalar çocukları ile disiplin konularında yeri geldiğinde tartışır ve açıklamalarda bulunurlar.

2-Aşırı Koruyucu ve Müdahaleci Anne-Baba Tutumu:

Kulaksızoğlu’na (2015: 120-121) göre Aşırı Koruyucu ve Müdahaleci Anne-babalar çocuklarını aşırı derecede koruyup kollayan, çocuklarının özgürce hareket etmesine izin vermeyen ve çocuklarıyla ilgili her duruma müdahale eden yapıdadır. Bu aile yapısındaki ebeveynler çocuklarının yapması gereken işleri kendileri yaparlar, bu durum da çocukların sorumluluk bilincinin gelişmesine engel olur. Çocuğa ait sorumluluklar anne-baba tarafından gerçekleştirildiği için, çocuk kendini yetersiz hisseder. Çocuklar yetişkin olduklarında dahi hep birinin onayına ihtiyaç duyar, kendi başına karar alamaz, kısaca hayatını yönetemez. Bu aile yapısındaki bireylerin özgüvenlerinin zayıf, girişimcilik yanlarının gelişmediği, sorumluluk almaktan çekinen, zayıf kişilik sergileyen bireyler olduğunu söyleyebiliriz.  Oysa ergenlik döneminde olan bireyler anne-babadan duygusal olarak ayrılma, onların sevgi ve desteğine daha az ihtiyaç duyma, daha bağımsız ve kendine yeter duruma gelmek için bir hazırlık dönemine girerler.  Bu süreçte bireyin aile ile olan ilişkileri azalırken aile dışındaki arkadaş ve diğer çevrelerle olan ilişkiler de artmaya başlar. Ailenin genç bireyin duygusal olarak kendine yeter hale gelebilmesi ve birey olabilmesi için uygun davranışlar içinde olmaları gerekir. Aşırı koruyucu tutum sergileyen ebeveynler, çocuklarının birey olma çabasını engelleme yoluna giderler. Bu engellemeler çoğunlukla genç bireyin aile ortamı dışındaki ortamlarda karşılaşabileceği tehlikeli durumları abartılı olarak ona bildirmekle başlar. Böylece ergenlik döneminde olan çocuklarını eve bağlayarak, güvende tutmaya çalışırlar. Anne-babadan gelen bu tutum genç bireyin bağımsızlığını ve birey olabilmesini engeller (Yavuzer 2011: 121).

3-Aşırı Otoriter ve Baskıcı Anne-Baba Tutumu:

Bu aile yapısında çok fazla kural, baskı ve otorite vardır. Anne-baba çocuğun davranışını kontrol etmeye ve şekil vermeye çalışır. Tek doğru vardır o da anne-babanın söyledikleridir. Çocuğun fikirleri sorulmaz. Çocuk bir birey olarak görülmez. Böyle ailelerde yetişen çocukların duygu ve düşünceleri bastırılır ve bu ailede yetişen genç yetişkinlerde öfke ve kızgınlık duyguları açık bir biçimde ifade edilmez. İtaate değer veren otoriter anne-babalar, cezalandırmaya dayalı, katı ve zorlayıcı disiplin önlemlerini daha çok tercih ederler. Çocuk ve ergenin fiziksel olarak cezalandırılması ve öfke duygularının bastırılması onlarda pasif saldırganlık yaratır. Bu da çocuk ve ergenin kendisinden daha zayıf gördüğü kişilere karşı saldırgan olmasına neden olabilir. Sözlü iletişimin yaygın olmadığı bu tarz aile ortamlarında anne-babaların temel inancı, konulan standartlara ve kurallara çocukların sorgulamaksızın uymaları gerektiğidir. Bu durum aile üyeleri arasındaki iletişimde sevgi yerine korku ve kızgınlık duyguların oluşmasına neden olur.

Kulaksızoğlu’na (2015: 122) göre otoriter ailede yetişen çocuklar stresli ve tedirginlerdir. Kendilerine olan güvenleri diğer aile yapılarında büyüyenlere oranla düşüktür. Sessiz, çekingen, başkalarının etkisinde kalan, kendi kararlarını veremeyen, dışarıdan onay alma ihtiyacı olan bireylerdir.

 4-Esnek-İzin Verici Ana-Baba Tutumu:

Bu aile yapısındaki anne-babalar çocuğun her istediğini yapan, ona sürekli boyun eğen,  evde çocuklarının egemenliğini kabul etmiş kişilerdir. Bu aile yapısında çocuklar abartılmış bir sevgi gösterisi içinde büyürler. Karabekiroğlu, (2014: 236) bu aile yapısında ebeveynlerin davranışlarının disiplin konusunda gereğinden fazla esnek olduğunu, anne-babanın çocuğun istekleri konusunda çoğu zaman edilgen duruma düştüklerini belirtmiştir. Aynı zamanda ebeveynlerin kendilerini demokratik bir aile olarak gördüğünü ve çocuklarına arkadaş gibi yaklaştıklarını dile getirdiklerini öne sürmektedir.

Yavuzer (2011: 30) esnek ve izin verici aile yapısından olan ebeveynlerin tutumlarını Gevşek Tutum (Çocuk Merkezci Aile) olarak dile getirmiştir. O’na göre bu aile yapısında anne-babanın ortak koyduğu kurallar ve sınırlar yoktur. Bir kural konulduğunda ise uygulamada anne-baba tutarlı davranmaz. Çocuk anneden istediği bir şeyi elde edemediğinde, babaya gider ve babadan onay alır ya da bu durumun tam tersini yapar.  Kurallar belli olmadığı için aynı konuda, anne-baba bazen evet der bazen de hayır. Çocuk anne ve babasındaki tutarsızlığı görür. Böyle bir ortamda büyüyen çocuk her istediğini anında anne-babasına yaptırmayı öğrenir. Böylece çocuklar her istedikleri anında olduğu için, beklemeyi öğrenemezler. Dolayısıyla bu çocukların otokontrolleri gelişmez. Aşırı şımartılan bu çocuklar yaşamlarında her şeyi anında elde ettikleri ve her ihtiyaçları anında karşılandığı için yetişkin olduklarında da bunun böyle devam edeceğini zannederler. İzin verici ve esnek aile yapısının çocuklar üzerinde yarattığı doğal sonuç, onların olgun davranışlardan uzak, dürtülerini kontrol edemeyen ve bağımlı kişilik yapısına sahip olmalarıdır (Yavuzer, 2014: 121-122).

Steinberg’in (2007) aile yapılarında esnek aileye yakın olan aile yapısı ‘izin verici’ ana-baba tutumu olarak adlandırılmıştır. Disiplin konularında ana-babaların daha edilgen olduğu izin verici ana-baba tutumunda, ana-babalar kabul edici ve yumuşak bir davranış tarzı sergilerler. Bu ebeveynlerin çocuklarından davranış beklentileri düşüktür. Çocuk özgürdür. Bu tutumu benimseyen ana-babalara göre çocuğu kısıtlamak, çocuğun gelişiminin olumsuz yönde etkilemesine neden olur. Kural tanımayan bu çocuklar, okul ortamında kurallarla karşı karşıya kalınca bocalar ve hayal kırıklığı yaşarlar, çünkü okulda aile ortamında olmayan kurallar ve disiplin vardır. Bu durumda okula uyum gibi birçok sorunu beraberinde getirmektedir.

5-İlgisiz-Kayıtsız Ana-baba Tutumu:

İlgisiz-kayıtsız ana-baba tutumunda ise Steinberg’e (2007) göre ana-babalar çocuğun yapmış oldukları hakkında çok fazla bilgiye sahip değillerdir. Çocuğu ihmal eden, ilgi ve sevgi gösteremeyen anne-baba zorunlu olduğu zamanlarda, çocukla yüzeysel bir ilişki kurar. Çocuk anne-babayı rahatsız etmediği sürece, çocukla ilgili görünürde bir sorun yoktur. Ne zamanki çocuk ebeveynlere karşı durup, onları rahatsız edici bir davranışta bulunursa, anne baba çocuğa karşı olumsuz bir tutum takınır. Önce çocuğa düşmanca bir tavır gösterir sonra yine kayıtsız kalırlar. Karar verme sürecinde çocuğun düşünceleri ender olarak dikkate alınır. Ev yaşantılarını kendi istek ve ilgileri doğrultusunda yapılandırırlar ( Steinberg, 2007).

Bu aile yapısında olan kişiler, kendilerine gösterilen kayıtsız ve ilgisiz davranışlar sonucunda anne-babanın ilgisini çekmek için çoğunlukla kötü davranışlar sergilerler. Agresif, saldırgan ve suça yönelik davranışlar görülebilir. İlgisiz aile yapısında yetişen bireylerin amacı, anne-babadan sevgi görebilmektir. Bunun içinde varlıklarını ispatlamak için farklı davranışlar sergileyerek anne-babanın dikkatini üzerlerine çekmeye çalışırlar.

Anne-baba tutumlarının genç yetişkinler üzerindeki etkilerine baktığımızda; eşitlikçi-demokratik veya açıklayıcı otoriter aile ortamlarında büyüyen ergenlerin, aşırı müdahaleci, otoriter-baskıcı, esnek-izin verici ve ilgisiz-kayıtsız aile ortamında büyüyen akranlarından psiko-sosyal olarak daha yeterli, özgüvenlerinin ve akademik başarılarının daha yüksek olduğu, daha sorumlu, uyumlu, yaratıcı, meraklı ve sosyal becerilerinin daha fazla olduğunu söyleyebiliriz.

Bunun aksine aşırı müdahaleci ve otoriter aile ortamında büyüyen ergenlerin, özgüvenleri düşük, bağımlı, edilgen ve toplumsal olarak daha yetersiz oldukları görülmektedir. Esnek-izin verici aile ortamında büyüyen ergenlerin birçoğu genellikle olgun ve sorumluluk sahibi değildirler. Liderlik konularında arka planda kalırken, akranlarının isteklerine daha az karşı koyarlar. İlgisiz-kayıtsız aile ortamında yetişen ergenlerin birçoğu tepkiseldir. Madde bağımlılığı ve suça yönelme gibi problemli davranışlara yönelme eğilimleri daha yüksektir (Steinberg, 2007).

Farklı aile yapılarından gelen genç bireylerle yapılan birçok araştırma yukarıda değinilen farklı anne-baba tutumlarının bireyler üzerindeki farklı etkileri olduğunu göstermiştir.

Adana’da 387’si kız, 444’ü erkek 831 lise son sınıf öğrencilerinin anne-baba tutumlarını nasıl algıladıklarının benlik imajına etkisini inceleyen bir araştırmaya göre; ana-baba tutumlarını demokratik olarak algılayan gençlerin benlik imajı olumlu olarak etkilenirken, otoriter olarak algılayanların benlik imajlarının olumsuz olarak etkilendiği görülmüştür. Tutumların hangi ebeveyn tarafından gösterildiği, sonucu değiştirmemiş, kız ve erkek ergenler aynı şekilde etkilenmişlerdir. Ebeveynin demokratik tutum içinde olması gencin olumlu benlik tasarımı geliştirerek çevresine daha uyumlu davranmasını sağlamaktadır (Kulaksızoğlu 2015: 129).

Ankara üniversitesinin birinci sınıfındaki 160 öğrenci üzerinde, anne-babaların demokratik, otoriter ve ilgisiz olarak algılayan bireylerin benlik kavramları ve ideal benlik kavramlarının bağdaşımlarını belirlemek amacı ile yapılan araştırmada, anne-babalarını demokratik, otoriter ve ilgisiz olarak algılayan öğrencilerin benlik kavramları ve ideal benlik kavramlarının bağdaşım içinde olduğu tespit edilmiştir. Ancak, anne-babalarını demokratik olarak algılayanların benlik ve ideal benlik kavramlarının en yüksek, otoriter olarak algılayanların ise en düşük düzeyde olduğu bulunmuştur (Kulaksızoğlu 2015: 128- Erkan, 1986).

Bu araştırmalar doğrultusunda demokratik aile yapısından gelen bireylerin benlik kavramları olumlu yönde gelişmiş, aile ve sosyal çevreyle uyumlu, özgüven ve özdeğer kavramları gelişmiş, okul başarıları yüksek, sorumluluk duygusu gelişmiş bireyler olduğunu söyleyebiliriz. Diğer taraftan, otoriter aile ortamında büyüyen bireylerin, benlik kavramı gelişmemiş, buna paralel olarak özdeğer ve özgüven kavramlarının zayıf olduğu anlaşılmaktadır. Buna ek olarak, baskıyla büyüyen bireylerin aile ve çevreyle uyum problemi yaşadığını, sessiz, içe dönük, stresli, tedirgin ve öfkeli olduklarını söyleyebiliriz.

Bir diğer aile yapısı olan aşırı müdahaleci ailede büyüyen bireylerin de benlik kavramının otoriter ailede olduğu gibi gelişmediği görülmektedir. Müdahaleci aile yapısından olan bireylerde görülen en belirgin özellik kendi hayatlarıyla ilgili kararları yetişkin dahi olduklarında tek başlarına alamamaları ve hep dışarıdan onay alma ihtiyacı hissetmeleridir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir